-
Daha önce ki yurt dışı gezilerimizi hep Lady Travel ile yaptık ve de çok güzel geçti, vaktim olursa onları da bir ara yazmak isterim bu arada.Turla gezi hem rahat (hiç bir şey düşünmek zorunda değilsin) , hem ekonomik .Tek sıkıntı belli bir program akışının dışına çıkamıyorsunuz ve orada olmanın keyfini tam alamıyorsunuz. Bu sefer işte bu yüzden bir değişiklik yapıp , tur programımızı kendimiz yapalım dedik ve ; Riga -Tallinn -Helsinki-Stocholm gezimizi iki aile başlamış olduk.
Letonya (İngilizcesi Latvia) nın başkentiyle başlamak neden diye düşündüğümde belki sizde düşünmüşsünüzdür😝; SSCB ayrıldıktan sonra meydana geldiği için nasıl bir ülke oluşmuş merak ettim tabiki ama esas ilgimi çeken yılbaşı ağacı süslemelerinin buradan tüm dünyaya yayılmış olduğunu iddiasında bulunmuş olmalarındandı. (Karakafalılar evinin önüne sekizgen şeklinde bir plaka yapmışlar ve plakanın her köşesine de sekiz dilde “1510 Riga İlk Yeni Yıl Ağacı” yazısını yazmışlar.) İddia diyorum ve noktayı değerli sümerolog prof. dr. Muazzez İlmiye Çığ ın yazısı ile koyuyorum.😍
“Hıristiyanların İsa’nın doğuşu olarak kutladığı noel bayramı, çok eski Türklerin yeniden
doğuş bayramıdır.
Türklerin, tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. buna hayat ağacı diyorlar. bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.
Türklerde güneş çok önemli. inançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 aralık’ta gece gündüzle savaşıyor. uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. işte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük
şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.
güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.
bayramın adı nardugan.
(nar=güneş, tugan, dugan=doğan) doğan güneş.
güneşi geri verdi diye tanrı ülgen ‘e dualar ediyorlar. Duaları tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar tanrı’dan. Bu bayram için, evler temizleniyor. güzel giysiler giyiliyor. ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş. Akçam ağacı yalnız Orta Asya’da yetişiyor. Filistin’de bu ağacı bilmezler.” Yorum sizin artık…
Öncelikle biraz ülkeyi anlatayım ;
Yaşayan halka baktığınızda , bunların hepsi Rus dersiniz ama halkın ancak %30 Rusmuş ve onlarıda yok sayıyorlar. Letonyalılar Letonyalı işçi çalıştırıyormuş,o derece yani..Dahası da var , gençler imza toplayıp İsveç e başvurmuşlar bizi sınırlarına kat diye 🙄Eğitim seviyesi çok yüksek olduğundan vardır bir bildikleri dedik.😂
Dünya mirası listesinde 2014 de kültür başkenti olmuş.
Ihlamur ve meşe ağacı Letonya’nın ulusal simgesiymiş. Ihlamur ağacı dişiyi, meşe ağacı da erkeği simgelermiş.
Bayanların sayısı erkeklere göre bayağı fazla, taksi ve otobüs şoförlerinin çoğu bayan olunca durumu hemen kavrıyorsunuz.
Konuşulan dil Latça, tabi ikinci dil Rusça (kaçış yok 😀)
800000 nüfuslu bu şehir orman ürünleri ihracatı ve transit taşımacılıktan gelir sağlıyor, turizmin yanında.
İşte turizmine katkı amacı ile de her yıl sarışın festivali düzenleniyormuş. Birden şehir ilginizi çekti değil mi? 😂 Dünyanın her bölgesinden binlerce sarışın kadın turistin katıldığı festivalden elde edilen gelir, engelli çocuklar için oyun parkları kurulması amacıyla kullanılıyormuş.💚💛💙💜
Para birimi:LAT 1LAT=1.5 Euro Biz gezerken 1Euro=2.2 TL imiş. Oyüzden şehir pahalı gelmemişti.Şuan 4 TL ye dayandığı için yorumda bulunamıyorum.😥
1201 yılında Albert of Bremen tarafından kurulan Riga, büyük su anlamına gelen Daugava Nehri ile iki bölgeye ayrılıyor. 1991 yılında Sovyet hakimiyetinin bitmesi ile bağımsızlıklarını ilan ediyorlar. Halkın bağımsızlık mücadelesi de çok ilginç; Estonya, Letonya ve Litvanya halkı 23 Ağustos 1989 tarihinde Tallinn, Riga ve Vilnius arasındaki 600 km. yol boyunca el ele tutuşarak bir zincir oluşturuyor ve şarkı söylerek eylem yapıyorlar. Bütün Dünya’ya bu şekilde bağımsızlık isteklerini duyurmuşlar.Ne kadar medeni bir eylem öyle değil mi ?
SSCB dağılmadan önce film çekimleri için buraya gelirlermiş.İçinden nehir geçen kentler hep güzel değil midir zaten? Nehrin doğu yakasındaki Orta Çağ’dan kalma Eski Kent, 19. ve 20. yüzyıl mimarili binalar, iki katlı müstakil evler, çok katlı Sovyet apartmanları ile çevrili.Otomobillerinin hem sayısı çok hemde çok lüksler , ama evler yıkık dökük geçirdikleri ekonomik krizden dolayı.Kapitalizme tam adapte olamamışlar yani.☺ Sistem için yıllarca köle gibi çalışan ve sonuçta bir dikili taşları bile olmayan insanların yaşadıklarının acısın çıkartmaya başladıklarını görünce mutlu mu oldum….bilemedim…
2004 yılında da NATO ve Avrupa Birliği ülkesi olmuşlar.
Bugüne kadar arşivlenen 1 milyon 200 bin Letonya halk şarkısı varmış. UNESCO Letonya’nın kendine özgü bu halk şarkılarını dünya kültür mirası olarak korumak amacı ile çalışmalar başlatmış.
İstanbul’dan Riga’ya THY direkt uçuşları Atatürk Havalimanı’ndan 3 saat sürüyor.
Riga Uluslararası Havalimanı (Starptautiska Lidosta Riga) kapısının karşısından kalkan 22 numaralı otobüs havaalanından kent merkezine gitmek için kullanılabilir. Şehir merkezi 40 dakika sürüyor; otobüs durağında bilet makinesi var. Aynı yerden kalkan 222 numaralı minibüs de şehir merkezine gidiyor, şoföre 2 euro ödeniyor. Airport Express minibüsleri 5 euro karşılığı Riga merkezine daha hızlı gidiyor. Red Cab taksiler merkeze 12 euro, Baltic Taxi 15 euro ücretle götürüyor. Bunların dışındaki taksiler daha fazla para isteyebilir dikkat edin diyorlar.
Döviz alacaksanız eğer havaalanından almamaya çalışın.
House of Blackheads içerisindeki Turizm Bürosu ücretsiz tur ve broşürler sunuyor. Buradan alabileceğiniz , fiyatları 16 ila 26 euro arasında değişen Riga Card, müzeler ve bazı turistik yerler için indirim sağlıyor.
Tramvay, otobüste araçların arka kapısından binip e bilet kartınızı oradan okutabiliyorsunuz. Beş günlük sınırsız otobüs kartı 6 LAT
Toplu taşıma araç saatleri : http://www.piyassatiksme.lv adresinden ulaşabilirsiniz.
Yürümeyi sevenlere Riga gezi için kolay ve rahat bir şehir.Ben boşverin bileti yürüyün diyorum…
Guinness rekorlar kitabına giren dünyanın en sarhoş insanı buradan çıkmış, normal insanın bilincini yitirmesini sağlayan alkol oranının iki katı alkol kanında saptanmış.Alkol tüketimi hakkında da bilgi vermiş olduk böylelikle..😂
Riga’nın turistik yerleri Eski Kent ve Özgürlük Anıtı çevresinde toplanıyor. Turistlerin gitmediği, köprünün diğer yakasındaki eski Agenskalns ve Tornakalns semtleri de çok ilginç.
Yazın hava durumu ideal; hava sıcaklığı gündüz ortalama 22 derece, gece 14 derece. Çok nadiren 30 dereceye yaklaşabiliyor. Sıcaklardan kaçmak için ideal bir kent.Bizim ilk günümüz yağmurlu ve soğuk ikinci günümüz güneşli ve sıcaktı.Size bir fikir vermiş oldum galiba.😊
Biz Riga da Radisson Blue Daugava da kaldık. Konum ve manzara olarak mükemmeldi.
Stone Bridge köprüsünü geçerek
karşıya vardığımızda kendimizi eski kent merkezinin içinde, en ünlü meydanı olan Ratslaukums (Town Hall Skuare) de buluverdik.
Bu meydan Karakafalılar evi,Ronald Heykeli, Belediye sarayı ve Meslek Müzesini barındırıyor.
House of Blackheads (Karakafalılar evi)
Eskiden burada Karakafalılar denilen bekar yabancı tüccarlar loncası varmış. Onlara neden kara kafalılar demişler diye düşünüyorsanız oldukça basit olan açıklaması sizi de şaşırtabilir. Yabancı tüccarların saçları siyah olduğu için Letonyalılar kara kafalılar olarak adlandırmayı tercih etmişler.Yönetimin başında da Aziz Moritus adında bir zenci varmış. Dine karşı geldiği için kafası kesilmiş. Bu olaydan sonra binaya Siyah Kafalılar binası denmiş.
Bunlar yılbaşında ormandan çam ağacı kesip yakarlarmış. Bir gün öyle büyük bir çam ağacı kesmişler ki bunu yakamamışlar ve meydanda bırakıp ne yapsak diye düşünmeye başlamışlar. Büyük çam ağacı orada oynayan çocukların çok hoşuna gitmiş ve süslemeye başlamışlar. Loncalarından çıkan karakafalılar da bu süsleme işini çok beğenmişler ve benimsemişler. Bundan sonra çam ağaçlarını yakmayalım süsleyelim demişler.1510 yıllarında başlayan gelenek bugüne kadar devam etmiş.Diyorlar😇
Şuan Turizm Ofisi olarak kullanılıyor.Aziz Maus un temsili resmi binanın üzerinde bulunuyor. 2. Dünya Savaşında yerle bir olmuş, 95 yılında restore edilmiş.Bina o kadar çok yıkılıp yapılmış ki ; üzerinde “yıkılırsam tekrar yap ” yazıyor.
Meydandaki heykel Ronald ın heykeli. Benim gibi cahil olup da kim Ronald derseniz eğer 😂; Kutsal Roma nın kurucularından Jarmen in yeğeniymiş. 1955 de bağımsızlık haklarını temsilen yapılmış. Hava şartlarından etkilenmesin diye orijinali Aziz Peter Kilisesinde sergilenmekte.
Belediye Sarayı
Bina güzel ama içi ziyarete kapalı.Terastaki çanlar her saat ayrı bir melodi çalıyor.
Siyah Kafalılar evinin hemen yanı başında meydanın mimarisine hiç uymayan modern bir yapı gördüyseniz ; işgal müzesine bakıyorsunuz. Siyah tuğlalı kasvetli binada, 1941–1991 yılları arasında Nazi ordusunun Letonya’da yaşayan Yahudilere yaptığı katliam belge ve resimlerle sergileniyor.
Meydanın arkasında görünen kiliseye doğru ilerliyoruz.
1209 yılında inşa edilen Skarnu Caddesi’ndeki St. Peter’s Church, Riga’nın en eski kilisesi. Kilisenin, 1721 de üzerine yıldırım düşünce kulesi yanıyor, bunun üzerine Çar; itfaiye teşkilatı kurduruyor (her şerde bir hayır aramak lazım diye boşuna dememiş atalarımız.🙂 ).
123 metre yüksekliğe sahip kulenin asansörle 72 metresine kadar çıkılınabiliniyor. Asansöre 2. kattan biniliyor ve tabiiki çıkış ücretli olup; erişkin 5 LAT , çocuk 2 LAT. İçinde sergi ve konserler düzenleniyor ,biz gittiğimizde de enteresan bir sergi vardı.
Gotik mimarinin en güzel örnekleri arasında yer alan yapı 1209 yılında inşa edilmesine karşılık günümüze gelene kadar birçok defa yakılıp yıkılmış, tadile edilmiş ve yapıya pek çok yeni bölme eklenmiştir. 15. yüzyılda eklenen altar, 19. yüzyılda inşa edilen kule ve 1975 yılında kulenin ön cephesine yerleştirilen sadece akrebi bulunan saat yapıdaki değişimlerin örnekleri arasında yer alıyor. Kilisenin kulesine 2. kattan asansöre binip (Pazartesi günleri hariç) çıkabilirsiniz.Tüm kent muhteşem manzarasıyla önünüze geliyor. Gezdiğiniz yerleri yada gezeceklerinizi buradan rahatlıkla görebilirsiniz.
Kilisenin sağ tarafında yer alan Bremen Mızıkacıları heykelinin ise, çok hoş bir anlamı var. Heykel; 12. yüzyılda ticaret için Bremen’den Riga’ya gelen tüccar ve denizciler tarafından kardeş şehir olarak görüldüğü için hediye edilmiş.
Arka tarafında kalan yapı ;
St. John’s Church Jana Caddesi’nde ve Pazar-Pazartesi hariç ziyarete açık, ücretsiz. Mihrabı Rönesans döneminden olup Hz. İsa’nın ölümü, göğe yükselişi ve yeniden dirilişini tasvir eden resimler var. Tavan ise Gotik dönemden ve 5 ayrı bölümden oluşuyor. İçinde dev bir org bulunan kilise 13. yüzyıldan kalma.
Yürüyerek ara sokaklardan geçiyoruz, her biri birbirinden güzel binalar arasında sevimli kafeler .restoranlar.. burada , yok yok şurada, hepsinde oturmak istiyor insan.
Jauniela caddesine geliyoruz. Bu caddeyi görünce neden bir çok sinema filminin çekimlerinin burada yapıldığını anlıyorsunuz. Dome meydanına geçiveriyorsunuz.
Riga Dome Katedrali / Dome Cathedral
Dome meydanın ortasında bu bölgenin UNESCO tarafından Dünya Kültürel Mirası ilan edildiğini duyuran bir plaka bulunuyor.
1207 yılından kalma, 114 metre yüksekliğe sahip kilise, şehrin en görkemli yapılarından birisi ve ayrıca Baltıklar‘ın da en büyük ibadethanesi.15. yüzyılda ise yapıya şapel, orta ve yan nef eklenerek yapı bazilikaya dönüştürülmüş.
1710 yılındaki Riga Kuşatması başta olmak üzere katedral birçok sefer zarar görmüş ve defalarca kere restore edilmiş. Dışarıdan zaten oldukça heybetli görünen bu yapı, özellikle içerisinde bulunan 6768 borulu dev org ile çok meşhur. E ne olmuş yani diyenlere , insanlar o dönem bu org dan müzik dinlemek için akın akın bu katedrale geliyormuş.
Katedralin tepesindeki horozu, Letonya da birçok kilise ve katedral sembol olarak kullanmış.
Hristiyan geleneğinde horozun, sabah ötüşüyle tüm kötülükleri ve şeytanı kovduğuna inanılması, seçimde etkili olmuş. Aynı zamanda bir liman şehri olan Riga da horoz, sembol dışında rüzgar fırıldağı olarak hizmet vermiş. Bir tarafı altın rengi, diğer tarafı siyah olan horoz, kente giriş yapacak olan tüm gemiler tarafından görülürmüş. Rüzgar denizden estiğinde horozun parıl parıl parlayan altın tarafı gemiler tarafından görüldüğünde huzurla limana girerlermiş , eğer horozun siyah tarafı görülüyorsa bu rüzgarın karadan denize doğru estiğini gösterdiğinden daha dikkatli limana giriyorlarmış.
Katedral aynı zamanda Riga başpiskoposunun ikametgahı olarak da kullanılıyor.
Nehire paralel ara sokaklardan kuzeye doğru ilerlerken Üç Kardeşler Evine geliyoruz.
The three brothers (3 Biraderler Evleri)
Orta Çağda yani yüzyıllar önce Riga’da evler nasıldı diye merak ederseniz “3 Biraderler Evleri” ni görmenizi tavsiye ederiz. 17, 19 ve 21 nolu evler Riganın Ortaçağ’dan bugüne kadar gelebilen evlerini temsil ediyor. Üzerlerinde hangi yılda inşa edildikleri yazıyor.Şehrin en eski amblemi burada. Birinde küçük bir mimari müzesi var ve Letonya hakkında çeşitli sergiler düzenleniyor.
Riga’nın tanıtım yüzü olan bu kartpostal gibi yapı, Sovyet işgali esnasında yıkılsa da, 1990’larda yeniden yapılmış. Benzerini Stockholm’de de gördüğümüz bu rengarenk bina, gerçekten çok hoş..
Nehir kenarına doğru geldiğimizde camekanlı bir yapı içinde insan heykeli görüyoruz;
Büyük Christopher / Big Christopher
Büyük Christopher, sel ve diğer doğal afetler kentin koruyucusu kabul ediliyor. Efsaneye göre 16. yüzyılda Daugava Nehri’nin kenarında küçük bir mağarada ortaya çıkıyor ve derin sel sularından küçük bir bebeği kurtarıyor. Bebek bütün gece mışıl mışıl uyuyor. Ertesi gün bebeğin yerinde çil çil altın buluyor ve bu altınların hepsini Riga Şehrini kurmak için kullanıyor. Yüzyıllardır şehrin sembolü olan Büyük Chiristopher’a uzun bir yolculuğa başlamadan önce çiçekler sunup saygı gösteriyorlarmiş. Şu anda nehrin kenarında yolcuları selamlayan heykel aslının kopyası, gerçek heykel Riga Tarih müzesinde saklanıyor.Christopher e el sallayarak ayrılıyoruz.
Eski şehir bölgesinin en kuzey ucuna , kalenin olduğu bölgeye geliyoruz.
Riga Kalesi / Castle Square / Riga Castle
Riga Kalesi Daugava Nehrinin kenarında , eski şehrin kuzeyinde bulunuyor. Riga Kalesi; Riga ve Livonya tarikatı arasında yaşanan çatışma sonrası yapılan anlaşma gereği 1330 yılında inşa edilmeye başlanmış. Temelleri atıldığından 17. yüzyılın sonuna kadar sürekli inşaat aşamasında olan kale teknolojik gelişmeler gibi sebeplerden dolayı sürekli yenilenmiş, Kale 1922 yılından bu yana Ulusal Tarih Müzesi ve cumhurbaşkanı ikametgahı olarak kullanılıyor. Şu anki görünümü orijinaline benzer şekilde yeniden inşa edilmiş hali. İçerisinde Letonya Ulusal Tarih Müzesi (bilet 3 euro, fotoğraf çekmek ayrıca 7 euro), Yabancı Sanat Müzesi (ücret 3,5 euro, fotoğraf 0,75 euro) var.İçerisine giremiyoruz kapalı olduğu için ve Riga’nın ince işlemeli binalarının gölgesinde Pilsetas kanalına doğru yürümeye devam ediyoruz.
Literatür ve müzik müzesinin önünden geçip Sanat Müzesini de dışarıdan seyrettikten sonra Torna Street de İsveç Kapısının önüne geliyoruz.Burası orijinal halini koruyan tek kapı imiş.
Oradan ; Savaş müzesine giriyoruz. Giriş ücretsiz. Letonya Savaş Müzesi, ulus için bağımsızlık mücadelesi veren Letonya’nın 20. yüzyılda yaşadığı askeri ve siyasi tarihini ortaya koyuyor. Silahlar,askeri belge ve üniformalar ilginçti.Trene yaklaşınca düdük çalması ve mankenin önünden geçerken kafayı çevirmesi özellikle çocukların hoşuna gitti ve onlar için eğlenceli bir müze gezisi oldu. Sonuçta onlar mutlu biz mutlu😂
Güneye doğru ilerlerken, Cat House önümüze çıkıyor;
Riga’nın sokaklarında gezerken hediyelik eşya dükkanlarında bir çok kara kedi figürüne rastlayacaksınız. Burada çok meşhur olan kara kedinin hikayesi ise şöyle: Eski zamanlarda bir tüccar, Tüccarlar Loncasından atılmış. Evi ise Tüccarlar Loncasının yanındaymış. Buna çok kızan tüccar tepkisini belli etmek için evinin çatısına 2 tane kara kedi figürü yaptırmış ve bunların kuyruklarını ve sırtlarını Loncaya doğru çevirmiş. Tüccarlar Loncasındakiler buna çok bozulmuşlar. Daha sonra iş tatlıya bağlanınca kedilerin yüzünü Tüccarlar Loncasına doğru çevirmiş. Ne kadar sanatsal ve esprili bir öfke belirtisi, keşke hep başarabilse insanlar bunu.
Şehir merkezinde olmasına rağmen son derece sakin bir dinlenme alanı. Nikahtan sonra çiftler soluğu burada alıyor ve beraberlikleri sonsuza kadar sürsün diye Pilsetas Kanalı’ndaki Aşk Köprüsü’ne, üzerinde adları veya baş harfleri yazılı kilit takıp anahtarı suya atıyorlar. Boşanma oranlarına bakılırsa çok işe yaramıyor.😭
Muhteşem huzurlu bir ortam , savunma amaçlı açılan kanalın içinde tekne turları da düzenleniyor vaktimiz olsaydı katılmak isterdik. Milda nın önündeki köprünün dibinden Riga by kanal firmasına ait tekneler kalkmakta ve kişi başı 6 LAT.
Önünde ki Opera Binası da çok güzel.Oradan bir meydana çıkıyoruz;
Brivibas Meydanı, arkamızda Özgürlük Anıtı ( Monument of Fredom)
Letonca adı Brivibas piemineklis olan , Riganın en önemli anıtı 1918-1920 yılları arasında Letonya’nın özgürlüğü için savaşanların anısına yapılmış olan Letonya Özgürlük anıtı 1935 yılında açılmış. 43 metre boyu ile Avrupa nın en yüksek anıtlarından Bu anıttaki Kadının adı Milda , anıt bazen bu isimle de anılıyor. Elinde tuttuğu yıldızlar ise ülkenin 3 bölgesini temsil ediyor ve üzerinde “vatan”ve “özgürlük” yazıyor. Bu 3 yıldızın, kimileri tarafından Estonya, Letonya ve Litvanya’yı temsil ettiğine inanılıyormuş. Sovyetler döneminde anıt seyahat acentesi olarak ün salmış çünkü anıta çiçek bırakan Letonyalılar Sibirya da ki çalışma kamplarına tek yönlü bilet kazanıyormuş.
Milda nın önünde Lamia Clocks (Laima İntena)
Bu 1924 yılında yapılmış bir saat kulesi.Şehrin en iyi şekerlemecisinin ismini vermişler.İyi şanslar demekmiş.Kışın üzerine kazak giydirip boynuna atkı takıyorlarmış.😊 Gençlerin de buluşma noktasıymış.
15. yy dan kalma tarihi, Old Riga Hotel Vecriga üzerinde yer alan lambanın hikayesi çok tatlı; Çok yetenekli bir demir ustası varmış, ondan eşya alanlar sürekli çok mutlu olduklarını söylerlermiş oda bu lambayı yapmış ve adını mutluluk lambası koymuş.Neden bu ismi koyduğunu soranlara “Mutlulukta ışık gibi elde tutulamaz,saklanamaz,paylaşmak zorunludur” demiş.
Eski zamanlardan bugüne ulaşabilen bu kule orijinalliğini koruyor.
Riga Rus Ortodoks Kilisesi
Old Town bölgesinin dışında.Hani “Rus kültüründen kaçış yok” demiştim ya. İşte dinde de geçerli. Halkın büyük bir kısmı Ortodoks.
1991 Savunma Müzesi
Museum of the Barricades of 1991 Kramu Caddesi’nde. Sovyetler Birliği’nin son senesinde yeni seçilmiş Letonya hükümetine karşı birlikler göndermesi ve çıkan olaylarla ilgili, ücretsiz.
Bilim akademisi
17. katından manzara çok güzelmiş ben çıkmadım .Ücretli diyorlar.
Dört zeplin hangarına ancak sığan şehrin en güzel yerel pazarlarından birisi olan bu pazar yeri 1930 yılında oluşturulmuş. Avrupa’nın da en büyük pazarlarından birisi olan bu pazarda, rengarenk tezgahlar, tezgahların üzerinde balıklar, etler, meyveler, sebzeler satılıyor.
Daha önce hiç görmediğim meyve sebzelerin ancak resmini çekebiliyorum. 7:00-18:00 arası açık. Yerel halkın hayatını gözlemlemek için çok güzel bir yer burası. Ben zaten oldum olası pazarlara bayıldığım için burada da kendimden geçtim.
Demiryolu köprüsünün ada üzerinde ki ayağının yanında bulunuyor.368 metre yükseklikte.
1991 Savunma Müzesi
Museum of the Barricades of 1991 Kramu Caddesi’nde. Sovyetler Birliği’nin son senesinde yeni seçilmiş Letonya hükümetine karşı birlikler göndermesi ve çıkan olaylarla ilgili, ücretsiz.
Eski Sovyet KGB Merkezi Köşedeki Ev olarak biliniyor. Zamanında Letonya’nın en yüksek binası olan yapının en üst katından Sibirya’nın görülebildiği söylenirmiş. Sovyet rejimine karşı birçok Letonyalı burada sorguya çekildi, işkence yapıldı, öldürüldü veya Sibirya ya sürgününe gönderildi.
Teknik üniversite görülebilinir.
Acı Çeken Meryem Ana Katolik Kilisesi
Catholic Church of Our Lady of Suffering (Sapju Dievmates katolu baznica) adlı yapı, 18. yüzyıldan kalma olup kentteki ilk taş kilise.
Old Gertrude Church
St. Gertrude Old Church bir Evangelist Lüteriyen kilise. Gertrudes Caddesi’ndeki kilise etnik Alman cemaatin ibadet yeri.
Jurmala Bölgesi
Bu sahil beldesi 25 km uzaklıkta ve trenle gidebiliyorsunuz yada şehir merkezinde bulunan Daugava Nehrinden buraya teknelerle de gelinebiliyormuş. Tren bileti fiyatları 1.50 Euro. Direk Riga tren istasyonundan trene binilebiliyor. Burası yem yeşil ormanlarla kaplı, gayet lüks evlerin olduğu bir yer . Özellikle Riga festivalleri ve konserleri Jurmala bölgesinde düzenleniyor ama biz ne yazık ki denk gelemedik.
Neler yenir içilir
Kahvaltıda çiğ somon yiyorlar.
Pilavı yağsız yapıyorlar servis sonrası tereyağını ilave edebiliyorsunuz.
Mantıya benzeyen özel yemekleri var.
50’den fazla ödül alan, Siyah Balsam birinci sırada yer alan içecekleri. 24 ayrı malzemeden yapılan balsamın formülünü sadece üç kişi biliyormuş. Tervetes ve Cesu oldukça yumuşak tadı olan yerel biraları.Teverte , Old Town da her yerde bulabilirsiniz. Skyline da Cesu bira içebilirsiniz.
Balıkta en revaçta yılan balığı var.
Biz yemedik ama Arpa çorbası Letonya mutfağının klasiklerin denmiş. Kuzey ülkelerini hepsinde olduğu gibi temelde patates, Çavdar, lahana, havuç, peynir ve krema ile besleniyorlar.
Double cafe : Starbucks kafe benzeri bir yer. Her köşe başında var.Fiyatlar güzel ve çok çeşitli yiyecekler bulabilirsiniz.
Skyline bar : Şehir merkezindeki Reval otelin 26. katında.Cuma ve cumartesileri gece kulubüne dönüyormuş.Manzara için gidilmeli diyorlar.
II Patıo : İtalyan restoranı ve üç tane var.
Kabuki retoran : Sushi isteyenler İstanbuldan daha ucuz fiyatlar ile ulaşabilirsiniz.
Lido Lokantası : Milda nın yanında ki Ortadoks Katedralinin yanından gir.500 çeşit yemek var. 3 katlı bir lokanta büyük bir bahçesi var ve içinde Baltıkların en büyük buz pisti var.
Dada (Moğol) Lokantası : Merkezde Wagnera Caddesinde.Tabağınıza doldurduğunuz çiğ meyve ve sebzeleri pişirip geri getiriyorlar.
Wilhems :yirmiye yakın pankek ve krep çeşitleri önünüzde hazırlanıp servis ediliyor.
Rosengrals Retoraan : Old Town merkezde, limandan merkeze açılan gizli bir geçitin açıkdığı 800 yılıllık bir yapının mahzeninde kurulmuş, sadece mum ışıkları ile aydınlatılmış, kendinizi ortaçağda hissedeceğiniz bir ortam.O dönemde henüz patates Amerika dan getirilmediği için patates yemeklerde yok. Fiyatları bize yüksek geldi ama siz yinede bir göz atın ortama.
Benjamin Restoran : Europa Royal Hotel in içinde.
Osiris Cafe : Sanatçıların tercih ettiği bir yer.
Vincents Restoran : George Bush ,Elthon John gibi ünlülerin yemek yediği bir mekan , tahmin ettiğiniz üzere fiyatlar biraz yüksek.
Nelburgs Restoran : Şehir merkezinde kendi otelinin altında şık bir mekan.
Varzob : Küçük sevimli Özbek lokantası.
Riga yı çok beğendik ama bize ayrılan sürenin sonuna gelindiğinden ; Estonya ya gitmek için daha önceden internetten aldığımız Eurolines biletlerimiz ile otobüsümüze biniyoruz..